Sunday, March 31, 2013

Hamilelik 19. hafta

Bu hafta 2 adet konu başlığımız var. Biri her hamilenin 18-22. haftasında gitmesi gereken detaylı ultrason ve diğeri ise kafamda uçuşan bebek partisi fikirleri.

Detaylı Ultrason:
Kendi doktorumun ve etrafımdaki insanların da önerisi tek bir isim etrafında toplanıyor. Prof. Atıl Yüksel. 'Aman ondan başkasına gitme, ondaki göz kimsede yok, uzmanlığı dillere destan' fakat bir sorunumuz var o da: randevu. O kadar dolu, o kadar yoğun ki öyle kafana estiği gibi randevu alıp, elini kolunu sallaya sallaya gitmene imkan yok. Ben 29 Marttaki randevumu taa Ocak ayında almıştım mesela. Hatta ne gerek var diye düşünüp arkadaşımın zorlamaları ile Ocak ayında randevu almak için aradım ki.. alabildiğim randevu 29 Mart, saat 18.30. Muayenehanesi Teşvikiye semtinde. O günde şansımıza o kadar yağmur yağıyor ve öyle bir soğuk var ki, trafik olmasın diye erkenden dökülüverdik yola. Sandığımızın aksine 5.30'da oradaydık. Ne var canım girer otururuz elbette rahat bir bekleme salonu vardır dedik ve içeri girdik. Hemşire daha bizi karşılar karşılamaz 'kusura bakmayın 1 saat gecikme ile ancak alabilecek sizi' dedi. Gerçekten de 7.30'da içeriye çağrıldık.
Randevu yaklaşık 40 dakika sürüyor. İsmi detaylı ultrason. Tam adı Obstetrik Ultrasonografi.
Öyle kendi doktor randevumuzda girdiğimiz ultrasonlara benzemiyor zira bebeğin düzgün bir görüntüsünü bile görmedik zaten. Doktorumuz elinde bir checklist ile içeri giriyor. Öyle bir checklist ki sonu gelmiyor, ya da gelene kadar sana soğuk terler döktürüyor. Böbrekleri, midesi, safrası, ayak parmakları, ayak tabanı, kol kemikleri, burun delikleri, omurgası, kalp kapakçıkları, kalp damarları, beyni, beyinciği, beyin damarları didik didik inceleniyor, ölçümler yapılıyor. Doktor listeye tik attırdıkça 'Oh' diyorsunuz 'çok şükür'. Doktorumuzun görüntüyü dondurup yaklaştırıp ölçtüğü yerlerde biz önce boş boş ekrana bakıyoruz, sonra açıklaması geliyor, anlıyoruz. Bu arada bebeğimiz bütün ultrason boyunca mışıl mışıl uyudu. Doktorumuzda rahat rahat ölçtü biçti.
Ultrason sonrası bizi odasına alıp birazda sohbet ediyor. İstatistiklerden, down sendromu olasılıklarından bahsediyor. (Malum bizi de hamileliğimin ilk haftalarında CMV virüsü sebebi ile endişelendirmişlerdi.) Riskli bir gebelik geçirmediğim kanısına varan doktorumuz hepimizin içine su serpiyor, benim, eşimin, telefonda bekleyen ailelerimizin..
Gidecek olanlara bir ön bilgi, bu muayene nin ücreti 600 TL - fatura alıp sigorta şirketinize faks çekip, ücreti talep edebiliyorsunuz-. 2 ay önce giden arkadaşım amnisentez & ultrason ve amnio sıvısı labratuar testlerine toplam 2400TL ödemiş ve hemen sigortasına fatura etmiş. Aklınızda bulunsun.
Psikolojik olarak çok yorucu bir süreç olmasından dolayı eve gelip hemen bir banyo yapıp yatağa kıvrılıyorum. Yoğun bir ağırlık vardı belki de üzerimde.. Geçti...


Veeee Baby Shower fikirleri....

Haydi biraz da işin eğlenceli kısmını yazalım. Yıllardır 'hayatta yapmam, ne gerek var' dediğim bebek partisini yapmaya karar verdim. Aklıma okuldaki yabancı arkadaşlarımdan biri girdi.
'Niye yapmıyorsun? Biz sana süpriz yaparız olmaz öyle partisiz' demesiyle baktım illaki bir şey düzenlenecek, madem insanlar benim için yapacak en iyisi onlara yük olmayayım da kendim yapayım dedim. Gerçi yabancılarda bir arkadaşının sana süpriz yapması adettenmiş, bizde ki gibi organizasyonunu kendin yaptığın bir bebek partisi fikrine şaşırdılar hatta. Bizde de sektör yine almış başını yürümüş, elimi neye atsam muazzam bir para akışı ve gelişmiş bir sektörle karşılaşıyorum.
İlk önce kafamda tarihe karar veriyorum. Sanırım 25 Mayıs olacak. Daha sonra çalıştığım okulun içindeki mezunlar restoranına gidiyorum, Bizim Tepe'ye. Oradan da brunch, kahvaltı teklifleri alıyorum, bahçeyi inceliyorum, insanların oturacakları sandalye çeşitlerini gösteriyorlar. Herşey uygun gibi gözüküyor.
Sıra geldi organizasyon'a karar vermeye. Bir iki yerden teklifler alıyorum, resimlerini inceliyorum, facebookta, instagramda koydukları bebek partisi temalarına bakıyorum.
Bu arada 3 arkadaşımı seferber ettim. Biri saolsun çook uzaklardan Kanada'dan tema fikirleri veriyor, diğeri burada organizasyoncu arkadaşından resimler talep ediyor, randevuları alıyor. Eşimin bir arkadaşı  bebek partim için logo bile tasarlamayı teklif etti. Sonra bu logoyu posterlere, bannerlara, tabak çanaklara her yere bastırıyorsunuz tabiki. Ortaya bir fikir attım ki meğer herkes dünden razıymış yardıma :) Davetli listemi oturdum yazdım. Başlamak bitirmenin yarısıdır derler ya işte öyle hissediyorum şuan.
En başta kendim 'ay ne büyük görgüsüzlüükk, yazık bebeğe nazar değer' gibi cümle kurarken her seferinde kendimle çelişirken buluyorum kendimi. Bu parti planlamasını düşündükçe bana bir mutluluk ve huzur doluyor. Sanırım dikkatimi bir sürü gereksiz şeyden alıp böyle güzel bir şeye verdiğim için olsa gerek. Cuma günü saçma sapana birşeye çok üzülmüştüm mesela, hemen ipad'imi elime aldım google görsellere 'baby shower ideas, baby shower pictures' gibi şeyler yazdım. Birden bambaşka bir dünya karşıladı beni. Beğendiğim resimleri kaydettim, dosyaladım. Çook eğlenceliydi.
Hatta şimdiden 'ne giyerim?' 'kafama ne takarım?' gibi şeyleri düşündükçe oyalanıyorum. Bir hamilenin boş dünyası işte. Zaman geliyor insan hiç bir şey okumak, yazmak, çizmek istemiyor. İşte öyle bir moddayım. Bu hafta bahar tatilimizin keyfini sürüyorum. Haftaya okula döndüğümüzde okulların kapanmasına daha 11 hafta kalmış olmasını düşünmek yerine kendimi Kaş/ Kalkan civarlarında bir deniz kenarında tatlı bir esinti ile uzanmış yatarken hayal etmek istiyorum.

Hazır tatile girmişken, hatta ve hatta anne-bebek mağzası Joker güzel indirimlere girmişken bebeğin alışverişini halledeyim dedim. Beni bilenler bilir asla son dakikaya bırakmam işlerimi, karnım henüz büyümeden, hantallaşıp ağırlaşmadan bu puset, biberon ıvır zıvır işlerini halledeyim dedim.
Çocuk odası içinde fikir almak için bir kaç mağaza gezmeye başladık.. Heyecanlarımızı paylaşmaya haftaya devam ederiz, şimdilik sevgiyle kalın...
irem..








Wednesday, March 27, 2013

isim bulma meselesi..

Hamileliğin en zor kısmı isim seçmek olacak deselerdi 'haydi ordan canım, ne var bunda, benim koyacağım isim çoktaaann belli' derdim. Öyle değilmiş. Olmuyormuş. Kolay değilmiş.
Hele öğretmen olunca, her isim sana bir öğrencini çağrıştırdığından, o bulduğun isimler birden uçuveriyor kafandan. Tam bir isim buluyorsun biri çıkıp bir yorum yapıveriyor. Haydi sil baştan. 
Şimdiye kadar bulduğum isimlerin hepsine bir bahane uydurulunca bende çareyi isim sözlüğüne bakmakta buldum. Dün gece oturdum sözlük başına, tek tek A harfinden başladım taramaya. 
O? Olmaz. Bu? Cık. Şu? Ayy hiç sevmem. Cehdettim olacak bu iş, bulacağım. 
Peki diyeceksiniz ilk bulduğun 4 isme ne oldu? 
Kalbimden en çok geçen isim -artık herkesin bildiği üzere- Derin, bir türlü konseyden geçmedi. Yok kız ismiymiş, yok unisex isim zormuş, 'ay tutturdu çocuğa kız ismi koyacak' gibi yorumlar yüzünden Derin şimdilik derinlere gönderildi.
Demir desen, 'ay yapmaaa, çocuk duygusuz olur' 'bizim ailede bir Demir vardı amaann düşman başına' gibi yorumlar sayesinde o da yok oldu. Diğer 2 isimde arkadaşlarını çağrıştırdığı için kocam tarafından elimine edildi mi? Kaldı bana 'no-name baby' . Çocuğun partisini yapacağız ama isim yok henüz.
Daha kötüsü oldu. Dün gece oturup arayıp taramalarım sonucunda benim isim listesi birden 17'ye çıktı mı? Ben zaten doğası gereği kararsızlıktan aç kalan bir insanım. Çok basit: peynirli tost mu sucuklu tost mu yiyeyim derken aç kalmışlığım var. Hele evde 2 kapalı paket çikolata varsa vay halime. O mu bu mu? Ye işte! Velhasıl bizim isim listesi 17 ile rekora gidiyor. İsimlerin arasında Emir, Sarp, Ateş, Pars, Uzay gibi zor, iddialı, değişik isimlerde var. Ve benim buna karar vermeme imkan yok. 
İnsanın arkadaşları da yardımcı olacağına köstek oluyor bazen. Geçen gün bir arkadaşım demez mi 'aferin bilmem kim ne güzel isim buldu çocuğuna, sen hala Derin diye tutturdun.' Yani gönlünde yatan isme saygı da yok anlayacağınız.
İşte böyle bir hal içerisindeyim arkadaşlar. Haydi yorumlarınızı yollayın bana, bu hafta bitsin bu zulüm :) 
Sevgiler,
irem 

Sunday, March 24, 2013

Hamilelik 18. Hafta

Artık yolu yarıladım. Mide bulantıları, baş dönmeleri, keyifsizlikler, tansiyon inip çıkmaları derken bir baktım yolun yarısına gelmişim bile. Bir bu kadar daha dayandık mı, tamam.
Bu hafta artık bebeğin uyandığı zamanları tespit edebiliyorum, her uyandığında kıpır kıpır dönüşünü, yatış pozisyonunu değiştirmesini tahmin etmek artık hiç te zor değil. Henüz daha uçan tekmeleri yemeye başlamamış olmak şimdilik rahatlık. :)

Kalp çarpıntısı , nefes darlığı ve yeni ultrason görüntülerimiz
Bu hafta iş temposundan mıdır, çay kahve içmemden midir kalbimin boğazımda hızlı hızlı attığını hissettiğim anlar çok oldu. Birde derste sonu gelmeyen cümlelerim eklendi mi? Çalıştığım okulda ofisim 4. kat, hemde çatı katı. Bu da merdivenlerin dikliğine tuz biber ekiyor. Her ne kadar ofisimden 3. kattaki sınıfıma taşınmış olsamda ve boş derslerimde de artık sınıfımda oturuyor olsamda, yine yoruyor yine yoruyor. Dileğim Haziran ayının tez gelmesi ve okulların kapanması. Böylece bende rahata ereceğim sanırım. Bu arada doktoruma kalp çarpıntım ile ilgili bir e-mail yazınca hemen beni görmek istedi. İşte bu yüzden aslında ultrason günüm olmamasına rağmen gittik doktora. iyiki de gitmişiz. Bu gidişimizde bebeğin süper pozlarını yakaladık, hemde renkli. Yüzünü gösterdi bize, uslu uslu uyuyordu, birden elini burnuna götürdü, burnunu kaşımaya başladı, sonra uykusuna devam etti. İnanılmaz bir andı. Öyle ya insan nasıl inansın? Karnında büyüyen bir mucizeyi karşındaki ekrandan seyredebiliyorsun. Üstelik daha o mucizenin varlığına bile inanamışken. Küçük beyefendiyi evinde az biraz rahatsız edip, resimlerimizi de elimize aldığımız gibi çıktık doktordan. Tabi kardiyolog randevusu filan unuttuk gitti. Herşey geçiverdi.

Algıda seçicilik bu olsa gerek
Alışveriş merkezleri şimdilik benim için yorucu ama en azından güvenli yerler. Dengesiz hava şartları, yağmur, çamur, güneş çıktı hava tam ısındı 10 dakika sonra dolu yağdı gibi sıkıntılar yok.
Hem artık karnımda çıktığına göre insanlar yol veriyor, gülümsüyor, satış elemanları daha bir ilgililer, X-ray'den geçmediğimde artık güvenlik görevlileri çoğu zaman üzerimi aramıyor bile. Oh ne büyük rahatlık. Tabi aynı zamanda alışveriş merkezi demek 'çocuğunu kapan gelmiş' demek. Daha önceden böyle miydi? Ben mi dikkat eder oldum? Aman tanrım ne kadar çok anne-bebek var, ve pusetler, çocuğunu kangruda taşıyan babalar. Hepsinin pusetlerini dikkatle inceliyorum, ve yedek bez çantalarını ve pusette asılı oyuncakları ve annelerin kilolarını verip veremediklerini ve daha bir çok şey..
En çok ta erkek bebeklere bakıyorum. Kendimi hayal ediyorum, neler yapacağımı, nasıl bir anne olacağımı. Şimdilik kestiremiyorum.

Kilo yok, sağlıklı yaşam var
Göğsümü gere gere söylüyorum 4.5 aylık bir hamile olarak hiç kilo almadım. Umarım hamilelikte ideal kilo alımı olan 9-11 kilo gibi bir artışla tamamlarım. Tabiki sağlıklı yaşam palavraları sallamayacağım burada. Tamamen mide bulantılarımla alakalı, tiksinme duyusu, koku hassasiyeti, birşeyin hayali ile bile gelebilen kusma hissi. Çok can sıkıcı biliyorum ama yine de çok yemek yiyor olmaya tercih ediyorum. Hatta hepinize diliyorum :)

Aşerme meselesi
Yok aşermedim, aşermiyorum. Tamam heyecanla yaz meyvelerini beklediğim doğrudur, çoluğun çocuğun elinde dondurma gördüğümde koşa koşa gidip aldığım da doğrudur. İnsanların önündeki tatlılara yan gözle melul melul baktığım da doğru. Ama gel gelelim ben hep böyleydim. Hamilelik ile birlikte ne eksik ne fazlalık oldu. Hani kireç yiyenler, evindeki duvarları yalayanlar, toprağı çamuru yiyenler duymuştuk ya.. Şehir efsanesi midir diyecekseniz ama yok vallahi araştırdım bilimsel bir adı bile varmış bu boyutta aşermenin. Çok şükür bu tarz aşermeler yaşamadan yolu yarıladık. Arkadaşlarımla konuşuyorum, kimisi diyor 'ay bütün hamileliğimde limon yaladım.' Ne yaptın? Aman tanrım, şuan limon yaladığımı bile hayal edemiyorum. Ye ekşiyi çıkar Ayşeyi muahbetine geliyoruz değil mi? Doğruymuş. Gözüm tatlı şeylerden başka bir şey görmüyor.

Bu hafta bizim bebek artık havuç büyüklüğüne gelmiş, yaklaşık 200 grammış. Kemikleri, iç organlarının tümü, kulakları yerli yerine gelmiş hatta kaşları bile çıkıyormuş. Artık yavaş hareket etmem, bol egzersiz yapmam, demir ve kalsiyum alınımına önem vermem gerekiyormuş. Ben demiyorum baby center diyor.
Bu hafta yapacağımız detaylı ultrasonda daha çok bilgileneceğiz sanırım, şimdilik 18. hafta raporu bu kadar :)
Sevgiler..
irem


Monday, March 18, 2013

Hamilelik 17. Hafta

Eveett artık cinsiyeti de öğrendiğimize alışverişe başlayabiliriz.. Hazır indirimleri de ucundan yakalamışken mavi ciciler alıyoruz. Belki cahilce alışveriş yapıyoruz, bebeğin boyunu kilosunu bilmeden kafamıza göre 'haydi bunu 3 aylık alalım bunu 6 aylık' diyerekten giriştik işe. Amaç motivasyon olsun, bunları giyeceği günleri hayal edip hevesle bekleyelim.
Geçen gün sohbet ettiğim birisi 'dünya tersine döndü' diyordu. Herkes erkek bebek müjdesi ister, şimdi bir kız modasıdır gidiyor. Erkek bebeğe üzülünür müymüş hiç, bebek bebek işte. Biraz az süslemişssin ne farkeder. Haklı vallahi..

Bebek alışverişi
Cumartesi gününü annemle bebek kıyafetleri alışverişine verdikten sonra pazar günümüzü de puset, mama sandalyesi, alt açma minderi, banyo gibi ıvır zıvırları gezme kararı aldık.
Stokke puset
Tabiki ilk istikamet Joker. http://www.joker.com.tr/ Aklımda puset markaları uçuşuyor, kulaktan dolma bilgilerle gidiyorum. Bu tek elle kapanıyor, bu ana kucağı aynı zamanda oto koltuğu oluyor gibi ön araştırmamı yaptıktan sonra gidip inceliyoruz yerinde. Kapıdan girene kadar gözüm insanların pusetlerinde. Yanımdan geçen bir annenin pusetine o kadar derin bakmışım ki durup ' bir sorunuz varsa yardımcı olabilirim.' demez mi. Ben kusura bakmayın dedikçe, beni teselli ediyor 'merak etme ben bunu seçene kadar çoook anne durdurdum'. Hemen ayak üstü biraz puset-chat yapıyoruz. Güzel dilekler ile vedalaşıyoruz. Puset gezmelerimiz sonucu güzel bir modelde karar kılıyoruz. Kafamızda bir çok işe yarar bilgi ile mağazadan ayrılıyoruz.
Bir kaç yer daha gezmekte fayda var tabi, bunun için tam 4.5 ayımız var hem.
Bu işler kolay değil. Kullananlara bilenlere sormak lazım. Örneğin yanımızda her daim taşıyacağımız bebek çantası. Bir arkadaşım ısrarla bir marka (Petunia Pickle) öneriyor. Nedenini sorduğumda 'anlatsam anlamazsın görmen lazım' diyerekten bir video paylaşıyor. Çanta öyle şekilden şekile giriyor ki.. bir bakıyorsun alt açma minderine dönüşüyor, alışveriş merkezleri gibi bazı yerlerde alt açma sıkıntılı olabiliyormuş mesela. Asla aklıma gelmemişti her gezdiğimiz yerde ihtiyaç duyacağımız ilk şeyin bir bez değiştirme odası olduğu.
Deneyimli annelere sormakta bu yüzden fayda var.
Nasıl bir sektörün içine girdim bende şoktayım. Biberonlar, süt pompaları, oyuncaklar .. Hepsinin bir pazarı ve deli gibi bir rekabeti var. Diş kaşıyıcıyı bizden alın çünkü yüzde 100 organik kauçuktan tutun, organik pamuk tulumlara kadar insanların akıllarını çelmek için müthiş güçlü bir pazar var. İnsanında elinde en değerli varlığı söz konusu olunca tüm bunlara ister istemez kanıyor sanırım. Mother Care, Gap, Zara gibi mağzaların çocuk bölümlerini gezdikten sonra bir de Beymen Kids'e bakalım diyoruz.
Gucci'nin Dior'un bebek patikleri, uyku tulumlarını görseniz tam bir çılgınlık. Gucci bebek patikleri 450 TL. Bebeğin onu sadece 2-3 ay giyebileceğini düşündüğümüzde, oranlarsak, haydi hiç ayağından çıkarmadı diyelim , o zaman 70-80 kez giymiş olabiliyor. Değer mi? Siz karar verin. Sağlam bir pazar var dedim ya, buna takım tulumlar, pusetler, bebek çantaları, kanguru taşıyıcılarda cabası.





Hamilelikte vitamin kullanımı: Elevit ve Omega 3:
Meşhur hamile vitaminini artık bilmeyen yok. Elevit: her derde deva. Grip oldun, Elevit. Hamile kaldığımı öğrendiğim hafta bilen arkadaşlarım 'hemen vakit kaybetmeden başla' demişlerdi. Doktorum ise çekimserdi. Biraz araştırma yapınca Amerika'da doktorların farklı görüş bildirdiklerini, hatta bu konuda görüş ayrılığına düştüklerini okumuştum. Tamam isterseniz almayın- Ama eğer Doktor Mehmet Öz'ün ki gibi bir beslenme yapısına sahipseniz. Her gün protein, sebze, kalsiyum, ceviz, fındık fıstık yiyemiyorsanız, kesinlikle Elevit. İçindeki bileşimlere bakınca her gün o miktarda folik asiti, kalsiyumu ve bilimum gerekli vitaminleri doğal besinlerden alabiliyor olmak mucize. Hele birde benim gibi mide bulantılarınız doruk yapmışsa..
Hamileliğim boyunca en iyi şekilde beslendiğim söylenemez. İnanın hamilelikten önce daha düzenli besleniyordum. Organik sebzelerimi, sütümü, yoğurdumu yiyordum. Mide bulantıları ve tiksintiler başlayınca mecbur kestim yemeyi.
Bir diğer konu da balık.
Hamilelikte haftada en az 2 kez balık yemek şart. Özellikle de kuzeyden gelen yağlı, omega 3lü balıklar. Somon bunlardan biri. Hiç sorunum olmaz diye düşünüyordum zira somon en sevdiğim balık.
Ne yazıkki hamilelikle birlikte balığa karşı da bir reaksiyon oluştu. Her yediğimde çıkarır oldum.
2 kez 3 kez 5 kez.. Acaba balık mı bayattı, ağır mı geldi derken baktım olmayacak, her yediğimde rahatsızlanıyorum. Bende doktorumun tavsiyesi ile Omega 3 takviyesi olarak EFA- S1200 almaya başladım.

Kilolardan ne haber?
Hayatım boyunca en korktuğum şeydi hamileyken deli gibi kilo alacağımı düşünmek. Şans mıdır, Allah dualarımı mı kabul etti dersiniz 4.5 aylık hamile olmama rağmen hala 100 gram bile almadım.
Yehhhuuuu.... Daha ne isterim. Her gün tartılıyorum artış yok. Daha müthiş bir haber olamaz benim için.

Bebiş neler yapıyor? Yoksa biri beni tekmeliyor mu? 
Henüz uçan tekmelere, yumruklara başlamadık ama günde 1-2 kez kıpır kıpır oynuyor, hissediyorum.
Hatta geçen gün arkadaşımla telefonda konuşurken tam isim seçip seçmediğimi sormuştu, bende 4 isim arasında gidip geldiğimizi söyledim, isimleri sayarken bir tanesinde kıpırdamaya başladı. Acaba o ismi mi sevdi dersiniz?
Haydi isimleri sizinle de paylaşayım.
Benim yıllardır gönlümden geçen Derin. Eşimin çok karizmatik bulduğu Demir. Annemin benim ismimle uyumlu olduğunu düşündüğü (ve bebeğin oynadığı) Kerem ve ailecek beğenip ama kararsız kaldığımız Eren.
Kararsızlık kötü şey, bakalım zamanla hangi isimde karar kılacağız.

Şimdilik bu kadar; takipte kalın..:)
İrem


Wednesday, March 13, 2013

Hamilelik 16. Hafta

Gördüğünüz üzere cinsiyeti öğrendik. Beni tanıyan eş- dost-arkadaş biliyor tabi ne kadar kız istediğimi. Şimdi ben onu süsleyemeyecek miyim? Oturup onunla Barbie oynayamayacak mıyım? Fırfırlı elbiseler, tütüler, allı pullu payetli saç bantları, çantalar bittii.. Battı tüm hayaller.
Ultrason'a heyecan içerisinde annem ve eşimle gittik. Hepimiz heyecandan ölüyoruz, ben hariç.. O kadar eminim ki kız geliyor, ismi Derin oluyor ve ben ona yıllardır alıp alıp biriktirdiğim pembe tulumları elbiseleri giydiriyorum. İçeri giriyoruz, doktorumla bir-iki hoş sohbet ve sonunda heyecanla uzanıyorum. Bizimkisi en son gördüğümüzden 2 katı büyümüş, elleri kolları fıkır fıkır oynuyor. Doktorum birden 'Hah işte' diyor ve bir kareyi donduruyor. 'Nedir bu diyorum?' 'Neye benziyor, görmüyor musun? cinsiyeti işte' diyor. Hala o kadar eminim ki... 'Yok yok o değildir, siz daha bakın' diyorum koskoca profesöre. Doktorum olayın ve densizliğimin şokunda 'görmüyor musun yavrucuğum?' diyor. 
Hala salak bir şekilde 'kordonudur o' diyorum. Buna inat olsa gerek bu ay ki ultrason resimlerimiz sadece bebeğin alt tarafına ait. Doktorumun 'al sana' der gibi bir mesaj verdiğini düşünüyorum. 
Ah benim bu kırılamayan sabit fikirlerim. Hastanenin otopark çıkışında 8 aylık hamile sevgili arkadaşım koşa koşa imdadıma yetişiyor. Bak ailesine hayırlı bir oğlan çocuk olacak, sen yetiştireceksin onu, hem bak senin en sevdiğin öğrencilerinin çoğu erkek değil miydi?' diyor. 
Peki ben hala ne düşünüyorum? Belki 27 Martta gideceğimiz Perinataloğumuz detaylı Ultrasonda cinsiyetini farklı görür. Şimdi bu yazıyı yazarken bile kahkahalarla gülüyorum inanın. Ne inatçılık, ne sabit fikirlilik.
Eve gelir gelmez baş ağrısı, halsizlik gibi sebeplerden hemen yatağa devriliyorum. O gece 3-5 nöbeti bende, uyku yok. Sabah 6'da zombi gibi kalkıp işe gidiyorum. 
İş dönüşü artık o gardrobu açma zamanı geldi. Yıllardır oradan buradan, Amerika'dan topladığım tüm tulum, elbise, battaniyeler pembe/ minnie mouse'lu/ kalpli olması sebebiyle itina ile katlanıp bir pufun altına giriyor. 
Kalıveriyor bana 2 tulum. Onları da arkadaşıma hediye almıştım. 
-İtiraf ediyorum Handeciğim, Roma'dan seni düşünerek aldığım o iki tuluma hunharca el koyuyorum, ne yapayım, gardrop bomboş kaldı- :( 
En çok ta fırfırlı leopar elbiseye içim gitti. En son onu almıştım, yazın tiril tiril giysin diye. 
Hay allah, ne alınır ki erkek çocuğuna şimdi? Oturup Unnado, Butikbebe, GapKids ...gibi internet sayfalarına giriyorum, Yok Yok vallahi. Bütün tulumların üzerinde ya futbol topu, ya kamyonet, traktör.. Ya da 'annem her zaman haklıdır' gibi abuk sabuk erkek dayanışmaları.. Aaagghhhhh, çıldırsam mı? 
O gece hep arkadaşlarımın tebrik telefonları, facebook'tan tatlı mesajları geliyor. Malum sosyal medyada bir güzel yaydık. 
Ertesi gün sınıfa bir giriyorum ki çocuklar çığlık, kıyamet, alkış. 'Congraaattttsss' diye bağırıyorlar. 
'Eee siz nereden duydunuzz?' 
'Hocam dün akşam Twitter'ınızı karıştırıyordum.'
'Aferin, peki nasıl yaydın?'
'Çok kolay, bütün sınıfa WhatsApp'ten grup mesajı attım'.
Küçük casularım benim.. Sınıf hesabı dışındaki kişisel Twitter hesabımı girip karıştırıyorlarmış demek. 
İşte 16. hafta benim için artık hamileliğimi saklayamadığım, belki de artık saklamak istemediğim bir hafta oldu. 
Son olarak, neler olup bitiyor Baby Center bize neler diyor ona bakalım. 
Boyumuz bir avokadoyu geçmiş,yaklaşık 15 santim, ağırlığımız da 150 gram civarı. Artık dolaşım sistemi işliyor, solunumunun çalıştığını gösteren hıçkırık gibi işaretler gösteriyor. Bacak ve kol kemiklerini ölçüyor doktorumuz. Kafatasının çapını, omuriliğinin uzunluğunu ölçüyor. Şimdilik her şey yolunda. 
Birde 4'lü tarama testi öneriyor. Kendi isteğimle yaptırmayı reddediyorum. İkili tarama testimizi başarıyla atlatmıştık. Hatta doktorumuz İkili tarama testinin, dörtlü'ye göre daha güvenilir olduğunu söylemişti. 
2 hafta sonra Perinatalog randevumuzda da daha detaylı bakılacağı için rahatlıkla testi reddediyorum. 
Göbeğim, evet, daha belirgin. Ama yine de çok kocaman değil şimdilik. Doktorum 2 hafta içerisinde Amnio sıvısının artacağını ve bununla ilintili olarak göbeğimin öne fırlayacağını söylüyor. Kilo konusuna gelince; sanırım artık tırmanmaya başladık yavaş yavaş. Her geçen gün 100-200 gram artıyor kilom. Gerçi hala sevinebileceğim bir gerçek var ki; o da hala hamile kaldığım kilodayım. :) 
İkinci trimester'ı da oburluk yapmadan geçirdik mi tamamdır. 
Şimdilik bizden bu kadar ...
Sevgiler;
irem 

Monday, March 4, 2013

Hamilelik 15. Hafta


Ah bir izleyebilsem içimde neler olup bittiğini. Bir hareketlilik bir eylem havası, metro inşaatı kazıyorlar sanki göbeğimde. Ara sıra iç organlarıma giren garip sancılar, birileri itina ile sıkıştırıp kendine yer açmaya çalışıyor hala. Birde nefes darlığı yaşıyorum ek semptom olarak, ders anlatırken sonu gelmeyen bir cümle ile birlikte derin derin nefes alma ihtiyacı geliyor çoğu zaman. Hele yarım saatte bir koşturduğum tuvaletler yok mu? Artık uzman oldum dersten çaktırmadan nasıl sıvışılır, ve hiç tuvalete gitmemiş gibi nasıl geri derse girilir konusunda.
Baby center'a bakılırsa bizimkisi bir elma kadar olmuş bile, parmağını emmeye başlamış, dışarıdaki uğultuları duyuyormuş. Gözlerini henüz açmamış olsa bile göbeğime bir fener ile ışık tutarsam rahatsız olurmuş. Tabi ben böyle bilgileri sesli okudukça, muzurluğu hat safhada olan eşim eline feneri alıp geliyor. Baby center olmasa ne yapardım bilmiyorum, insanlar yıllarca göbeklerinin içinde ne olduğunu bilip bilmeden yaşamışlar, ne ultrason ne kan testi. Cinsiyet öğrenme ise tamamen tahmin yoluyla veya bir takım batıl inançlar sayesinde mümkünmüş. Karnın sivrilirse erkek, yayılırsa kız; tatlı yersen erkek ekşi yersen kız gibi inançlar. İnternette insanların bloglarını okuyorum da tam tersi çıkanlarda olmuş. Geçen gün çok yakın bir dostum bana oturmaya geldi, kendisi de 8 aylık hamile olması münasebetiyle tek muhabbetimiz 'bebek, doğum vs..'  Konu cinsiyet tahminine gelince üzerimde bir deney yapmak üzere fırladı ayağa. Malzemeler bir ip ve bir yüzük. İpi yukarıdan karnıma doğru salladığında daire çizerse kız, ileri geri giderse erkek olurmuş. Test ettik kız çıktı, ne kadarı doğru bilinmez. Birde şu bıçağa veya makasa oturma muhabbeti var. Ne yapsın insanlar ultrason mu varmış bundan 30 sene önce. Arkadaşlarım çeşitli cinsiyet tahminlerinde buluna dursunlar, ben tam 16 haftalık olmadan gitmek istemiyorum, yanlış görülür sonra mazallah aportta alışveriş yapmak için bekleyen aile bireylerini şaşırtmayalım iyice. 
5-6 gün daha sabırla beklersek, artık karnımda debelenip duran elma armut gibi garip isimler taktığımız yavruyu 'kızım, oğlum...' diye sevebileceğiz.
Gelelim kilo durumuna. 'Hamileyimm yehhuuu, yemek serbest' gibi bir inanca istesemde sahip olmamı engelleyecek mide bulantılarım sayesinde ilk 3 ayımda kilo kaybetmiştim. 3.5 aylık olmama rağmen henüz bir kilo artışı yaşamadım. Bu aylarda çoktan 3-4 kilo almış olan arkadaşlarıma bakınca kendimi bir 3-4 kilocuk şanslı hissediyorum açıkçası. Bir gün düzgün yemek yemişsem, ertesi gün hiçbir şey yiyemeyebiliyorum örneğin. Ne yazıkki günde 4 porsiyon kalsiyum alın, bol et yiyin, sebze yiyin gibi hamile diyetlerine hala uyamıyorum. Yavaş yavaş o da olacak umarım..Şimdilik 15 haftanın özeti bu. 
Gittikçe saklanamayan göbeğim ile ben 16. haftaya hazırız :) 
İrem