Thursday, May 23, 2013

Hamilelik 26. Hafta

Biraz rötarlı olarak 26. hafta yazısı ile karşınızdayız Sarp, tekmeleri ve ben.. Hemde tatilimizi yaptık, yüzdük, dinlendik geldik.
Sarpımız da 6 haftalıkken gittiği Roma tatilinden sonra şimdi de 26. haftasında Kıbrıs'ı gezdi, denizine girdi, duty free shop'tan alışverişini yaptı geldi.
Her şey kulağa hoş geliyor da, 7 aylık bir yükle tatil yapmak zormuş, hemde çok. Oturup kalkamıyorsun, şezlongta belin kilitleniyor öylece kalıveriyorsun, denizde göbeğine ağırlık bağlamış gibi algılandığın için suyun kaldırma kuvveti fizik kurallarına bile karşı çıkarak seni aşağı çekiyor, sırt üstü yüzmek desen zaten hayal, kulaç atsan kramp girer diye korkuyorsun, en iyisi çimmek :)
Boyumu geçmeyen yerlerde çimerekten, biraz da su altı göbiş resimleri çekerek eğlenmeye çalıştık.
Tatilin en güzel kısmı ikimiz içinde yemek yediğimiz zamanlardı. Tatil köylerinin sistemi malum, sabah öğlen akşam seni şartlayıp, ister istemez açık büfeye saldırtan zihniyet.
Sabah omletli, hellimli, pancakeli ettiğin o tıka basa kahvaltı yetmiyormuş gibi öğlen 1 dedin mi yine büfe başında buluyordum kendimi. İlk defa yemek yemek için mazeretim vardı. Tatlı büfesinin başında arsızlık yapıp 3 çeşit tatlı alabildim mesela. Göbeğimi gören kimse de tabağımı yadırgamadığı için kendimi açık büfenin haramisi ilan ettim bu tatilde.
Tatlı büfesinden konu açılmışken.. Kıbrıs tatili için yola çıkacağımız sabahın gecesi 22.00 sularında saolsun sevgili bir arkadaşımın facebooka koyduğu lokma resmiyle antenleri çalıştırıyorum. Aşermenin toptan yalan olduğuna inanan ben o gece lokma hayalleri kurmaya başlıyorum. Özellikle eşime söylemiyorum şimdi gecenin bir köründe kendisine ızdırap olmasın diye.. Şansa bakın ki en lokma bulamayacağım yer olmalı Kıbrıs. Gece gözüme uyku girmiyor, Ayvalıkta yediğim lokmaların hayalini kuruyorum, onu satın aldığımı üzerine hindistan cevizi serptirdiğimi filan hayal etmeye başlıyorum.
Sırası mı şimdi bu arsızlığın? Bastırmam lazım güdülerimi. Tatil dönüşü ilk hedef İstinye'de deniz kıyısındaki lokmacıya gidilecek, kafaya koydum! Ertesi sabah Kıbrıs'a varıyoruz, sabah ve öğlen yemeği derken sıra akşam büfesine geliyor, Türk gecesiymiş meğer. Bin bir çeşit arasından uzaklarda bir adamın elinde kepçe ile bir şeyler karıştırıp havaya kaldırdığını görüyorum. Penguen adımlarımı hızlandırıyorum ki ne göreyim. LOKMA. Gözlerimi ovuşturuyorum, sonra göbeğimi. Bu senin şansın Sarp diyorum. Hamile kadının dramı tabağıma 10 adet lokma doldurmam ile sona eriyor. Bir aşermenin daha sonuna geliyoruz şükrederekten.
Oğlum artık her yemek sonrası tekmeler atıyor, vuruyor, geceleri annesini uyandırıyor. 3-5 nöbeti gibi düzenli olarak aynı saatlerde bombombom diye derindeeenn gelen tekmelere zıplıyorum. 'Noluyor?' dememe kalmadan hamile olduğumu hatırlıyorum. Doğru ya 7 aydır beraberiz kendisiyle.
Artık büyüdü, 1 kiloyu geçti, annesi de 8.5 kiloyu devirdi.
Arkadaşlarım saolsun destek oluyorlar, 'merak etme onun Amnio suyu şu kadar kilo, plasenta bu kadar kilo, kanının hacim artışı bu kadar kilo' diyerekten beni mutlu ediyorlar.
Etrafında iyi niyetli, mutlu insanları tutmakta fayda varmış, hayatı kolaylaştıryorlar. Bende öyle yapıyorum, sadece sevdiğim şeyleri yapmaya çalışıyorum. Bazen saatlerce kitap okuyorum, bazen bebek dergileri kitapları karıştırıyorum bazen de ipad'imden saçma bir oyuna saatlerce dalabiliyorum. Bana o an ne iyi geliyorsa onu yapıyorum.
2 hafta sonrası için planladığım Baby Shower partisinin detaylarını düşünüyorum boş boş mesela. Partimin detayları ile ilgilenecek 2 dünya tatlısı organizasyoncu buldum en yakın arkadaşım vasıtasıyla. kurabiyeler, şekerler, kurdeleler, logo tasarlaması, kavanozu, ayıcığı, balonu derken kafamı dağıtıyorum.
**Baby shower detayları bir sonraki yazıda...
Bunlar sayesinde bacak kramplarımı unutuyor, kafamı doğuma takmıyorum.
Okulların kapanması içinde geri saydığım şu son haftalarda, artık taytlara bile sığamayan göbeğim ve ben sadece 4 tane elbisenin içine girebiliyoruz. Hamileliğimin başında aldığım hiç bir gebe kıyafeti artık olmuyor. Olsa bile sıkıyor, rahatsız ediyor..
Elbiselerim, gece beraber uyuduğum hamile yastıklarım ve ben mutlu, umarsız, kedersiz bir hayat yaşıyoruz kısacası.

Haftaya, yüksek çıkan şekerim yüzünden yaptırmam gereken 2. şeker yüklemesi testinden, bebek odamızdan, ordan burdan bahsetmeye devam edeceğiz... Şimdilik bu kadar..

Sevgiler;
İrem











Monday, May 13, 2013

Hamilelik 25. Hafta

Selamlar Sarp'ın tüm takipçileri;
Bu hafta konularımız pek bir keyifli.. 
* Kargo ile gelen pusetimiz
* Ayıcıklı duvar kağıdımız
*İlk anneler günüm
*Şeker yüklemesi testi 

Şükür kavuşturana pusetimiz
Joker mağzası sağolsun allayıp pullayıp her ürününü satmayı pek güzel beceriyor ama iş teslimata gelince fos. İyiki erkenden işimizi halletmişiz dedirtecek kadar yavaşlıkta teslim edildi pusetimiz. Tam 40 günde. Önce beğendiğimiz pusetin ana kucağını hediye ettiklerini söylediler, sonra ellerinde ana kucağının olmadığını ama 15 güne geleceğini ilettiler. Bu esnada 4 kere gittik sorduk. Önce gelmedi, sonra gümrükte takıldı, sonra gümrükten çekildi depoya girdi sayımı yapıldı, sonra kargoya verilecek adresimizi kaybettiler derken puset 40 gün sonra elimize ulaştı. En son adresimizi almak için aradıkları 0850'li numarayı banka zannedip açmadığım için bir 3-5 günde öyle gecikti mi? 
'Merhaba biz jokerden arıyoruz' dedikleri anda, telefonda 'ben doğurmadan yollarsanız sevinirim' diye çıkış yaptıktan 1 gün sonra geldi pusetimiz. Tabiki hemen kurduk, yeni heves açtık kapadık, evin içinde 3-5 tur attık pusetle. Artık kullanıma hazır hale getirdik.

Aynı anda içeride bebek odamızı da duvar kağıdı ile kaplatma heyecanı yaşıyorduk. Tatlı mı tatlı masmavi ayıcıklar geldi duvarımıza konuverdi. Evimizi şimdiden şenlendirdi. Duvar kağıdının üzerindeki ayıcıklardan yastığına yorganına işlettik, hatta mobilyasının üzerine bile ressam boyama ile aynı ayıcıklardan boyamalarını bile istedik. Bir heves bir heyecan sormayın gitsin.

Birde bu hafta anneler günüydü. Hiç tahmin etmemiştim heyecan yaşayabileceğimi taa ki arkadaşlarım sıra sıra mesaj yağmuruna tutana kadar. Hatta yetmedi öğrencilerim, eski çalıştığım okulumdan tanıdıklar gün boyunca telefonuma mesaj yağdırdılar. Annem, anneannem, ben ve göbeğim resim çektirdik. 4 jenerasyon olduk. İnşallah elimize de alırsak, işte o zaman tam anlamıyla 4 jenerasyon olacağız.

Bu hafta yaptırmam gereken rutin testlerden biri de Şeker yüklemesi testiydi. Doğru hemşireyi bulduysan senden mutlusu yok. Maslak Acıbadem'in laboratuarındaki neredeyse hiç bir hemşire ile anlaşamamızdan dolayı Etiler Acıbadem'in yolunu tuttum. Etiler'de ki klinikte eli öyle hafif bir hemşire var ki 10 tüp kan verseniz ruhunuz duymaz. Maslaktan ise şimdiye kadar hep iki kolum mosmor, yüzüm gözüm ağlamaktan şişmiş bir şekilde çıktım. Bir iki kez de 'aaa yanlış kan almışız diyerekten 3 tüp kanımı çöpe atıp, 5 tüp daha almışlıkları vardır. O yüzden diyorum ya anlaşamıyoruz diye.
Velhasıl Etiler'de ki Songül hemşire önce parmaktan açlık şekerime bakıyor, sonra kan alıp tekrar ölçüm yapıyor, ardından 2 bardak iğrenç ötesi şekerli su içiriyorlar - ki bence hiç gerek yok, seve seve 1 kavanoz Nutella yerdim önlerinde- daha sonra tam 1 saat bekletip tekrar kan alıyorlar. İşlem çok basit. 1 saat bekleme esnasında uyumak, yemek içmek yok. Uzanıp Ipad'imle keyifli vakit geçiriyoruz. Sonra koşa koşa eve, deli gibi kahvatıya saldırmaya. Gebelik şekeri takibi çok önemli, bir çok komplikasyona yol açabiliyormuş, o yüzden bir sürü testi geri çevirmeme rağmen bunu çevirmiyorum.

Bu arada artık 6. ayı da bitirmiş olmamız münasebetiyle tekmelerimiz de hız kazandı, gece uykusuz geçen gecelerimizde. Bebek bazı geceler sadece dönüyor duruyor, öyle bir huzursuzluk ki o nereye dönüp yatacağını bilemiyorsun, hiç bir pozisyon seni rahatlatmıyor. Öyle gecelerde saat kaç olursa olsun yastığımı dikleyip  oturur pozisyona geçiyorum. Taa ki uykuma yenik düşene kadar. Bazen saatlerce ne yapsam olmuyor, bazen bacağımın arasına bir yastık almak rahatlatıyor. Ofiste benimle aynı anda hamile olan bir arkadaşıma dert yanıyordum bugün. O da aynı dertlerden muzdaripmiş. İşte dedi annelerin 'seni 9 ay karnımda taşıdım' lafı benim için şimdi mana kazandı.
Oysa küçük bir çocukken 'amaan ne olmuş yani taşıdıysan' derdik.
Şimdi öyle mi?
Yarın 26. haftamızın içine giriyoruz ve doktor kontrolümüz var. Bakalım boyumuz ne kadar uzamış ve kilomuz ne kadar artmış.
Şimdilik sizleri 1.5 kişi olarak selamlıyoruz...
Sevgiler;
irem













Sunday, May 5, 2013

Hamilelik 24. Hafta

Hiç bir özelliği olmayan bir haftayı daha devirdik. Baby Center'a göre bebeğimiz her geçen gün hızla büyüyor ve kilo alıyor. Beyin ve Akciğerleri gelişmiş forma girmiş. Bebeğimizin evi bir futbol topu büyüklüğüne gelmiş (bende önümü niye göremiyorum diyordum :) ) Ve artık göbek deliğinin 5-6 parmak yukarısına yerleşmiş bile kendileri. Yuvarlak karnımın birden şekli bozulup, bir yerinden bir yumru fırlayıveriyor. Anlıyorum ki ya kafası ya da bir yerlerini dayamış oraya. İlk o anı yaşadığımda çok korktum. 'Fatiihhh' diye evin içinde çığlık atıyorum, karnımın tam orta yerinden bir portakal büyüklüğünde bir şey fırlamış, dokunuyoruz sepsert.. Korkacak bir şey yok oysaki, bizimki yan gelmiş  yatıyor orada. İlk görüşümüzde ikimizde korkmuştuk, şimdi alıştık artık.
'Al seninki çıktı yine' diyorum.
Göbeğim sanki bir magnet misali tüm elleri kendine çekebiliyor. Her gören önce göbeğimi okşuyor. En yabancı olduğum insanlar bile hemen eliyle göbeğime dokunabiliyor, malum göbek artık Sarp Bey'in evi, bana ait bir şey değil. Birde tabiki yaratıcı cevaplar bulmakta pek bir zorlandığım bir soru var.
Kendisi 'Nasılsın?' ın hemen ardından gelen 'Bebek Nasıl?' sorusu.
'Nasıl olsun, iyi.'
'Ne yapıyor?'
'Ne yapsın, takılıyor.'
Annem çok gülüyor bu cevaba en çok. Ne zaman 'Sarp ne yapıyor?' diye sorsa 'Na'apsın, taklıyor.' demişim.
Ee ne yapar bir bebek? Yer, içer, uyur.. Sonra uyanır pozisyon değiştirir, değiştirirken 3-5 tekme atar.
Al sana bir bebeğin 24 saati.
Bir de annesi devamlı tatlı yemeye yeltendiği için, bizimki her yediğim tatlı da uyanıyor.
Mümkün olduğu kadar azaltmaya çalışıyorum tatlıyı ama ne mümkün.
Canım hep çikolata, hep dondurma çekiyor. Her acıktığımda yemek yerine tatlıya yöneliyorum. Bazen kendimi limitleyebiliyorum, günde sadece 1 porsiyon dondurma yenecek, o kadar!
Bazen imkansız oluyor.
Haftaya gebelik şekeri bakılacak, şeker yüklemesi yapılacak. İnşallah sağlıklı bir şekilde sonunu getiririz diye dua ediyorum.
Sıcakların bastırmasıyla, benim perişanlıklarım da başladı gerçi. Çantaya attım bir yelpaze. Ne zaman yeltensem, yanımda ki eş dost 'E tabi, senin içinde kalorifer var şimdi' diyor. Önceleri çocuğuma niye kalorifer diyorlar diye yüksünen ben, artık bunun topluma mal olmuş ve gerçeklerden ibaret bir ifade olduğunu anlıyorum.
Hamilelik zor iş. Hele artık son haftalarda oturup kalkmalar zorlaştı, eğilip bükülmeler hayal oldu, gece yatarken tekmeler arttı.
İşin zor kısmına geldik...
Karşınızda 7, 8 ve 9. aylar...

İrem...