Sunday, January 27, 2013

Hamilelik 9. hafta

Bu hafta açlıkla yaşamayı öğrendiğim haftadır. Mide bulantılarıma karşı devamlı puan kaybediyorum, midemden gelen gurul gurul 'açııızz' sesleri buzdolabının kapağını açmamla (hatta mutfağa adım atmam ile' kesiliyor ve yerini bende derin bir huysuzluğa bırakıyor. 1-2 kez çubuk krakerle öğün atlattım, bazı öğünler direk aç yaşadım. Vallahi zor işmiş bu hamilelik. Henüz daha keyfine varıp, şöyle arkama yasanıp 'oohhh hamileyim millet, haydi fır dönün etrafımda' diyemedim. Ancak ya gözüm yatakta, ya da sinirler laçka huysuz huysuz dolandım durdum. Bu hafta işe gitmek beni iyicene halden düşürdü, ofiste gözlerim çaktırmadan kapanırken buldum kendimi. Hamileliğimin 2. ayı bu mudur? Bence budur. Ne eksik ne fazla.
Peki bizim barbunya ne alemde? Bu hafta yeni bir doktor bulduk, kendisinden büyük umutlar ile aldığım randevu sonucu ağzım kulaklarımda çıktım doktorun odasından. 
Hem sigorta bizi son dakika hamlesiyle ters köşeye yatırdığından, hemde kendi doktorum doğum tam yaz tatiline geldiği için beni arkadaşına yönlendirmeyi önerdiğinden ne zamandır doktor arayışındaydım. 
Taa ki çok yakın bir arkadaşım Acıbadem Maslak Hastanesindeki Profesörünü öve öve bitiremeyinceye kadar. Doktorunu sevmen en önemli şey demişlerdi bana. Gerçekten dedikleri gibi. İnsan doktoru vasıtasıyla kendini ve hamileliğini seviyor.
Doktorumuzun odasına girdikten sonra önce enine boyuna sohbet ettik. Mesleklerimiz, ev yaşamımız, ailelerimizin medikal geçmişi, kedili hayatımız, benim annemin yakın oturuyor olması, bebeğin bize süpriz olup olmayışı gibi bir çok konu konuştuk. Daha sonra sıra geldi bizim barbunyaya bakmaya. Bizimkisinin rahatı yerinde öyle bir yan gelmiş yatmış ki.. Bacaklar hafif yukarı doğru kıvrılmış, sırtını dayamış kesesinin alt kısmına, bir güzel yatıveriyor. Doktorumuz bu arada kafa-popo oranını ölçüyor, kalp atışlarını sayıyor ve bingo! Barbunya gayet sağlıklı.. Hemde taaamm 9 haftalık.
Doktorumuzla uzun uzun doğum tarihini, doğumu, sigortamızı, bundan sonraki yaşamımda nelere dikkat etmem gerektiğini konuşuyoruz. O da bana kan testleri veriyor onlarca. 5 tüp kan alınıyor, en ufak bir enfeksiyon, şeker riskini atlayamayız diyor. Bana güven veriyor bu konuşması.
(Nitekim kanımda ufak bir enfeksiyon tespit ediliyor, ve 2. bir kan testi veriyor doktorum)
Eve mutlu ve umutlu dönüyoruz elimizde 3 tane ultrason resmi ile beraber. Albüme yerleştiriyoruz.
Bu hafta karşılaştığım 6 aylık hamile bir arkadaşım bebeğin attığı tekmelerden bahsediyor. Biz daha o kadar yolun başındayız ki.. Gösteriyor eliyle 'bak şuan kafası şurada, dirseği burada' diye.
Bende henüz annelik duyguları tetiklenmediğinden olsa gerek, çok garip geliyor tüm bu muhabbetler. Şunun şurasında 6-7 ayımız kaldı, sonra elimizde bir bebekle eve dönecek olmamız fikri henüz bizi vurmadı. Yavaş yavaş olacak herhalde. Henüz 20 milimlik bir şey ile bunları hissetmek mümkün değil. Hele bir de hayatınızı zorlaştıran mide bulantıları ve baş dönmeleri varsa.
Birden bire geliveren fenalık hisleri, bayılacakmışssın gibi olmak, yorgunluk, halsizlik ve keyifsizlik tavan yapmışken henüz heyecan duymak çok zor. Toplantılarda 2 saatin üzerinde oturunca birden davul gibi şişen karnım birde minik kramplarım var. Küçük küçük bıçak saplanır gibi giren. Hepsi normalmiş, hepsi bebeğin sağlıklı bir şekilde geliştiğini gösteriyormuş. Tüm bu semptomlar iyi hoş ama sanırım birinci hedefim 12 haftayı devirmek. Öyle diyorlar, geçecekmiş, birden enerjik olacakmışım.
Ha gayret son 2 hafta, sonra ver elini ikinci trimester.


Monday, January 21, 2013

Hamilelik 8. hafta

Bu haftanın özeti: halsizlik, mide bulantılari, (bonus olarak baş dönmeleri), Dünya dursa da insem tadında keyifsizlikler. 
Artık beni günün 24 saati yalnız bırakmayan mide bulantılarına sahibim. Haftamın 3 gününü sadece patates yiyerek ve bana patates yememi öneren arkadaşıma dua ederek, geri kalan günleri de patatesten nefret ederek ve sadece çubuk kraker ile peynirli tost kabul eden bir mide ile geçirdim. Diyetisyenimin önerileri haliyle alt-üst oldu. Ballar, pekmezler, sütler, yoğurtlar şimdilik başka bir zamana kaldı. Sebze- meyve desen hayal etmem yetiyor midemin bulanması için. Bu hafta için akıl verebileceğim hiç bir şey yok. Canınızı çektiği birşeyden 5 dakika içinde nefret edip iğrenebilme yetisine sahipsiniz. Benim durumumda mutfağın kapısını bile kapalı tutabilirsiniz ki buzdolabının kapağı kapalı hali bile sizi tuvalete doğru depar attırabilir. 
Bu hafta başıma gelen en zor şey, midemin kazınmasına ve aç olmama rağmen tüm yemeklerden tiksinmekti. Tabiki kilo kaybettim. Zaten ideal kilom ile başlamamıştım hamileliğe o yüzden şimdilik dert etmedim. 
Zaten telefonumda ki  'baby center' uygulaması saolsun en büyük yardımcım. Bebeği besleyemiyorum diye üzülmeyin diyor, o henüz bir embriyo. 
Bu hafta doktorumuz bir kez daha kontrole çağırıyor. Henüz bir vitamin takviyesi ve ya kan testi vermedi. Sadece baktı ve bebeğin sağlıklı bir şekilde kalbinin attığını söyledi. Şimdilik bu onun için yeterli. 
Haftaya bu kez daha tam teşekküllü bir hastaneye gidip şeker ve kolestrol testlerime baktırmaya karar veriyorum. İşin en başından sıkı tutmakta fayda var. 
Bu haftaya damgasını vuran bir diğer konu da sigorta şirketimizin azizliğine uğramamız oldu. Alianz sigorta, bize sormadan etmeden doğum yapmak istediğim tek hastaneyi liste dışı bıraktı.
Bu doktorumu, hastanemi her şeyimi değiştirmemi gerektiği anlamına gelebilir. İşin başındayken soruşturmanız da fayda var. 
Bu arada bizim barbunya büyümüş te üzüm boyutuna gelmiş. 9 ay boyunca bir kiracı olarak yaşayacağı evi de bir portakal büyüklüğüne gelmiş. Benim göbekte hummalı bir çalışma var anlayacağınız, haftalık çektiğim resimlerde artık gözle görülür bir büyüme başladı. Zaten zar zor gözüken belim de tamamen genişledi. 
Dar kıyafetlerime tamamen veda ettikten sonra, sınırlı gardrobumla mutlu olma çalışmalarındayım. 
İnsan kendine güvenli bir çevre oluşturup bir süre içinde yaşamak istiyor. Bu keyifsizlik ve halsizlik halleriyle sabah 6'da kalkıp işe gidiyor olmak yetesiye zor. En azından hareketlerimi kısıtlama kararı verip yemeğe çıkmama, mümkün olduğu kadar az yürüme kararı veriyorum. Günlük yarım saatlik düzenli yürüyüşler doktorlar tarafından tavsiye ediliyor ama benim iş yerimdeki binalar arası koşturma, yemek için 3 bina öteye yürümek gibi egzersizler şimdilik bana sadece yorgunluk verdiği için masamda çubuk krakerimle oturmayı tercih ediyorum. 
9. haftaya doğru vakur adımlarla ilerliyorum.. 
İrem 

Friday, January 18, 2013

Hamilelik 7. hafta

Bu haftanın özeti şu:
Bırakın beni kusmak istiyorum.... (TUVALETE GİTTİ GİTTİ GELDİ AMA NAFİLE)
Bırakın uyuyayım, ne olur şurada bir 10 dakika kestirsem yeter... (EVE GELİR GELMEZ 3 SAAT UYUDU)
Hormonlarım da haklı, ne yapsınlar, uçmuşlar, coşmuşlar, vücudumun dengesini alt üst etmişler.
Bu hafta kötü.. Hani İtalya'da yok olmuşlardı? Hani bir güzel yemek yiyordum?
Hepsi bir rüyaymış arkadaşlar. Günün uyanık olduğum her saati geçmek bilmeyen mide bulantılarım başladı. Midemin kendisi bile şaşkın bu işe. Yemek kabul etmemeye başladı. Bende mecbur kuru tostlar, kuru sandviçler ile beslenmeye başladım.
Bu haftanın iyi bir tarafı yok mu? Var. Bizim fasülye doktora gitti. Hatta resme bile poz vermiş. Kalbi atıyordu. Capcanlı, gözümüzün önünde dımdım dımdım diye atan bir minicik kalpçik.
O an tek düşüncem: boşver bulansın midem, helal olsun fasülye sana, büyüyorsun.
Doktorum vakit buldukça istirahat etmemi önerdi 15 gün boyunca. İş yerimden çıkar çıkmaz eve gelip saatlerce uyurken buldum kendimi. Telefonlar çalıyor, arkadaşlarım arıyor, meraklanıyor ben ise horul horul uyuyordum. Sonra uyanıp tekrar uyuyordum. Öyle işte.. Hamilelik bu.
Bu hafta bir karar daha alıp iş yerimde bölüm başkanıma söylemeye karar verdim. Öyle ya, şimdiden planlamalarını yapmak isterler, yerime geçici bir öğretmen bulmak isterler. Bölüm başkanıma ilk söylediğim zaman ilk iş beni kucakladı. Kutsal bir şey karnında bir canlı taşımak, birden çok değerli oluyorsun herkesin gözünde. Güzel şey velhasıl.
5. haftamda yaşadığım o kafa karışıklığı, karmaşa gitti sanki yerine daha organize mantıklı bir anne adayı geldi. Bizim fasülyenin adını barbunya olarak değiştirdik. Resmini aynaya asıp 'dikkat barbunya' diye not düştük. Kendisine el yazısı ile bir günlük tutmaya başladım. Piyasadaki en iyi gebelik kitaplarından biri olan 'Bebeğinizi beklerlen sizi neler bekler' kitabını satın aldım, Birde Dr Kağan Kocatepe'nin 'Hafta Hafta gebelik' kitabını. Vücudumda olan değişiklikleri daha rahat takip edebiliyorum artık. Haftada 2-3 kez karnımın resmini çekip arşivliyorum. Diyetisyene gittim, yemem ve yememem gerekenleri iyice öğrendim. Organik sebzelere, günlük süte, evde mayaladığım yoğurtlara dönüş yaptım. Konserveleri ve organik olmayan her türlü şeyi elden çıkardım. Malatya pazarından taze taze ceviz ve kuru meyveler aldım. (TABİ YİYEBİLİRSEM)
Bir de kötü haber: hiç bir pantalonum olmuyor artık. Hepsini askılardan indirip katlayıp kaldırdım. En yakın bir hamile butiğine gidip 2 tane pantalon aldım, yanına taytlarımı ve 2-3 beli lastikli pantalonumu asarak kendime küçük bir gardrop oluşturdum. Selam yeni gardrobum, bol bluzlarım, beli lastikli taytlarım.
Selam büyümeye başlayan göbeğim..

İrem

Hamilelik 6. hafta

4 sene önce yine bir Aralık günü evlendiğimiz şehre doğru yola çıkıyoruz. Roma'ya. Hem de bu kez 2.5 kişiyiz. Göbekte bir fasulye ve biz sabahın 4.30'unda hava alanı yollarına dökülüyoruz. Korkunç bir mide bulantım var, içimden 'yandık' diyorum. Bütün Roma'yı böyle kusa kusa gezmek istemiyorum zira. 
Cebimde annemin uyarılarını yazdığı uzun bir liste... İçimden tekrarlıyorum. Üşümeyeceğim, yorulmayacağım, ağır taşımayacağım... 
(RESIM)
Hava alanı mahşer yeri gibi seyahate çıkan çıkana. Bavula dokunmuyorum, X-Ray'lerden geçmiyorum. Biraz olsun ayrıcalıklı hissetmeye başladım kendimi. Çikolata reyonlarının başından ayrılamıyorum. Bu kez haklı sebeplerim var. Tesadüf çok yakın bir arkadaşımla karşılaşıyoruz, kahvaltı ederken o kadar belli ediyorum ki ilan etmesem olmayacak. Her bir ilan, bir kucaklaşma ve öpücükleşme. Her bir ilan bir mutluluk, bir pozitiflik. 
Genel olarak endişeli bir insan olduğum için, kasıklarıma giren her bir kramp sanki kötü bir şeymiş gibi panik olmama sebep olabiliyor, yeri geliyor suratım düşüyor, yeri geliyor keyfim kaçıyor. Daha önceki yurt dışı performanslarımı ve saatlerce yürüyebildiğimi düşününce o kadar çabuk yorulmama canım sıkılıyor. Saat başı cafelerde mola veriyoruz. Hatta dışarıdan mağazaların içerisini gözlüyorum, eğer rahat koltuklara sahiplerse girip üçer beşer dakikalık oturma molaları veriyoruz. Korkuyorum işte.. her ne kadar doktor 'hiç sorun yok' demiş olsa bile, her ne kadar 'uçak tehlikesiz' deseler bile yine de içimde rahatsız bir taraf var ki onu bastıramıyorum. Mucizevi bir şekilde mide bulantılarım kesiliyor. Tabi beni yine bir panik alıveriyor. Semptomların yok olması normal mi acaba diye. Annem ise kısa yoldan 'bebek tatil istiyormuş demek ki' diyor. İştahım yerinde.. Italyan makarnaları, risottoları mideme dokunmuyor, hiç hemde. Korktuğum başıma gelmiyor ve tatilimiz bitiyor. Dönüş günümüz hava alanında çok yorucu ve ızdıraplı oluyor. 
İyiki fikrimi değiştirmeyip seyahate çıkmışım diyorum ama bir daha aynı durumda kalsam her şeyi göze alıp seyahate çıkar mıydım ona emin olamıyorum. Zor kararlar bunlar. Kimseyi değil sadece kalbinizi dinlemeniz gerekiyor. 
Hamilelik zaten ekstradan yorgunluk veriyor. Vücut bebeğe yer hazırlarken bir dağa tırmanırcasına efor harcıyormuş, o yüzden o uyku halleri. O yüzden o halsizlikler. Doğa sanki koruma altına alıyor anneyi hatalı yiyeceklere ve yanlış hareketlere karşı.
Gece 2'yi buluyor yatağa girmem ve 6.50'de çalan alarm ile uyanıyorum. 
İş vakti. Güzel haber sabah 'baby center' dan geliyor. En başarılı Iphone uygulaması, başka aramayın bile anne adayları. Telefonuma uyarı mesajı yolluyorlar. 
Bebeğiniz 7 haftalık oldu. 
ve iş çıkışı Doktor amca ile tanışma vakti.. 



Hamilelik 5. hafta

Bana bir haller oluyor, içimde birşeyler kıpır kıpır.Kalbim daha hızlı atıyor, midemde kelebekler mi var ne?Hareketlerim daha kısıtlı. Artık eğilmiyorum, uzanmıyorum, ani hareketlerden kaçınıyorum. 
En alt çekmeceden bir şey almıyorum, yukarı raflardaki bardaklara uzanmıyorum, öne arkaya sağa sola eğilmiyorum. Yataktan kalkarken bile çok dikkatliyim artık. Spora gidip deliler gibi Zumba yapıp, spinning'e girdiğim dönemler bitti. Sahi spor salonu üyeliğim ne olacak? Beynimdeki düşünceler oradan oraya zıplıyor, ya kullandığım kremler kozmetikler? Yediğim gıdalar? Çook uzun bir yol var önümde, bir çok planlama yapmak istiyorum ama nereden başlayacağımı bilemiyorum. En iyisi internete girip tek tek insanların bloglarını okumak ama ona bile konsantre olamıyorum henüz. Gittiğim bir alışveriş merkezinden rasgele bir bebek mağzasına götürüyor ayaklarım beni. Sadece bakınmak ve beynimi hazırlamak istiyorum. Daha kapının eşiğinden girer girmez ağlamaya başlıyorum sebepsiz. Girdiğim gibi çıkıyorum. Olmayacak, oturup sakin kafayla beynimi toparlamam lazım. Hormonlarım oyun oynuyor benimle.
Bir günlük turmaya başlasam? Ama daha ne yazacağım ki? 
Bir mektup yazıyorum nasıl başlayacağımı bilmeden. 'Sevgili kanımdaki Beta HcG hormonu' yazsama acaba ileride okuyunca alınır mı? 'Sevgili hücre' yazsam? 'Sevgili karnımda büyüyen minik fasulye' demeye karar veriyorum. Mektup birden demode geliyor..
Blog açsam? Dur şimdi gerek yok.
İnsanlara söylemek için hala çok erken. Kimseyle paylaşamayınca daha da garip oluyor.
Hamilesin ve böyle büyük bir haberi içinde tutuyorsun.. İçim içimi yiyor. 
Çok dikkatli hareket ediyorsun ama kimse farkında değil. 
Kalabalık bir yerde yürürken üzerine üzerine gelen insanların hiç biri bilmiyorlar ki dikkatli davransınlar.
Bilseler ne önemi var ki.. Şu an dünya üzerindeki milyonlarca hamileden sadece biriyim. 
En çok özeni yine annem gösteriyor. Canın bir şey çekiyor mu? diye sorup duruyor. Canım ne çekebilir ki? Hiç bir şey! Aklıma birden kilo alacağım geliyor. En iyisi yememek.. Ya da yemek... Bebeğe kalsiyum filan lazım değil mi? 
Bilmiyorum.. Karmakarışığım. 
Diyetisyenimden randevu almak ile başlıyorum işe. 
Bu haftaya ait bir tek kasıklarımda ufak ufak sancılarım var. 3-4 kez de midem bulandı. Şanslıyım galiba mide bulantılarım olmadan geçireceğim bu dönemi. (YANILMIŞIM, Sonra anlıyorum.) 
Bu arada önümüzde bir yılbaşı tatili var yurt dışında geçireceğimiz. İçim içimi yiyor, gitmeli mi gitmemeli mi? 
Doktorumu arıyorum. Henüz çağırmıyor kontrole.Tatile çıkmanda hiç bir sorun yok, iyi yolculuklar diyor. Ona güvenerek ten cumartesi günü için bavulumu hazır ediyorum. Tabi eğilip kalkmadan, birazcık yardım isteyerek. 
Bekle 6. hafta, seni İtalya'da geçireceğiz. 

Wednesday, January 16, 2013

Hamile miyim?

20 Aralık 2012 bir Perşembe günü, dışarıda deliler gibi bir kar yağışı başladı. İşten erken çıkıp kendimi bulduğum en yakın kliniğe atıyorum, panik içerisindeyim. Sebep? Hiç bir işe yaramayan prediktör testlerinin kurbanıym. 8 gün gecikme yaşamama rağmen negatif çıkan o test sayesinde panik olup kendimde hastalıklar aramaya başlıyorum. Yok yok bende kesin kist var gibi internet teşhislerimi koyup Etiler Acıbadem Kliniğinde ilk bulduğum doktora atıyorum kendimi. Deli gibi kar bastırıyor mu birde? Göz gözü görmüyor. Derya Eroğlu isminde çok sıcak bir doktor karşılıyor beni. Güleryüzü insanın stresini alıyor, bir de rahatlatıyor sağlıklı olduğum haberi ile. Hemen bir kan testi öneriyor, ben hala o kadar umutsuzum ki (Ah prediktör Ah!).. Kan testini yaptırmasına yaptırıyorum ama bu kez de yoğun kar yağışı sebebiyle kuryenin gelip kanı alıp laboratuara götüremeyeceği haberi geliyor.  Hayır, yılmayacağım. 'Olmaz' diyorum, 'kesinlikle bu kan testinin sonucunu istiyorum, gidiyorum ya da başka bir yere'. Halime acımış olsalar gerek bu kez de bir öneri ile geliyorlar.
'Peki siz kanınızı alıp Maslak Acıbadem'e götürür müsünüz?'
Kar kış umrumda değil, önemli olan sonuç. Bu arada trafik felç, tipi çıkmış.
Eşime yalvar yakar götürtüyorum. Arabayı bırakıp yürümek pahasına o kan testi sonucu gelecek. Elde 2 tüp kan, çıkıyor yola.
Önceden de uyarıyorum. 'Bak birşey çıkmaz ise, sakın bana kızma sonra seni yürüttüm onca yol' diyorum. 'Saçmalama' diye bir çıkış yapıyor. O da umutlu, korkuyorum.
Sadece hayallerimizin bir anda suya düşme ihtimalinden korkuyorum.
2 saat sonra sonuç elimize geçecek. Heyecandan yerimde duramıyorum ve annemin evine gidiyorum.
Sohbet muhabbet derken saat geliyor.
Annemin evindeki eski odama atıyorum kendimi.
Haberi de orada alıyorum zaten.
E-mail yoluyla sonucu iletiyorlar. '0' çıkması gereken Beta HcG hormonu '96' çıkmış.
'4 haftalık hamilesiniz' yazıyor.
Elimde Ipad ile çöküp kalıyorum. Sadece öylesine oturuyorum başımı ellerimin arasına alıp.
Dakikalar sonra annemin sesi bölüyor sessizliği.
Oysa hiç düşünmemiştim müjdeyi ne şekilde vermem gerektiğini.
Ardından eşim geliyor, yüzümde ki şok ifadesini gören zaten hamile olduğumu anlıyor ve seviniyor.
Oysa filmlerde böyle olmuyordu. Hani kadın çok yaratıcı bir şekilde söylüyordu, kocası onu kucağına alıp döndürüyordu filan. Bizde tam tersi. Yaşanan duygunun tek bir adı var: Şaşkınlık.
O gece saatlerce uyku tutmuyor, test sonucuma açıp açıp bakıyorum. öyle ya belki de yanlış görmüşümdür.
Doktorumu arıyorum. 'Dur, heyecanlanma' diyor. O hormon 1600'lere vurana kadar 'ben hamileyim deme kimseye'.
Haydaaa, bir de bu var değil mi? İnsanlara söylemek ve ya söylememek ve ya saklamak.
İyi de nasıl?
Ben ömrümde değil böyle büyük bir haberi cebimdeki çikolatanın varlığını bile saklayabilmiş değilim.
Yalan hayatta söyleyemem, yüzümden akar benim, herkes anlar o an bir şeyler karıştırdığımı.
En iyisi ortadan kaybolmak karabatak misali :)
Valilik en güzel haberi veriyor. Kardan dolayı ertesi gün (yani Cuma) okullar tatil. Eh üzerine birde bizim Noel tatilini koyduk mu, oldu sana 5 gün tatil. Haydi yine şanşlısın İrem, sana saklama ve saklanma şanşı çıktı.
5 gün ilaç gibi geliyor. İş yok, güç yok, sadece bebek haberini sindirmeye çalışan bir çekirdek aile.
Anneme yalvarıyorum babama, anneanneme, komşu teyzeye henüz çıtlatmasın diye.
Olur da çıkmaz, herkes boşuna üzülür birde.
Tabi annem durabilir mi? 'Birşey var ama tam kesin değil' ile başlayan ve allah bilir nasıl biten o cümleler sayesinde mecbur 5 günlük tatilde 2-3 kişi daha öğreniyor.
2 gün sonra tekrar Beta HcG yaptırıyorum.
Bu kez 236 çıkıyor. 2 günde bir ikiye katlanması gerekiyor hormonun. Şimdilik işler tıkırında.
Evet, oldu bu iş.
Hamileyim.

Blog açmak veya açmamak

Uzun süredir blog yazıyorum. Yeri geliyor her gün yazıyorum yeri geliyor hafta bir. Ama tüm yollar tek bir kapıya çıkıyor : bıkmadan usanmadan yazıyorum. Hamile kaldığımı öğrendiğim hafta ilk aklıma gelen şey bir blog açmak oldu. Çocuğum ileride anılarımı okuyabilsin diye. Kendi blogumun içinde olmaz, sıfırdan yeni blog açmalı dedim. Sonra fikir değiştirdim ve nostaljik olması açısından elde mektuplar yazmaya başladım. Baktım yazdıkça yazıyorum ama mektuplar bir duygu yoğunluğu altında akıp gidiyor. Bu kez de teknik bilgi yazmak ihtiyacı hissettim ama ileride çocuğum mide bulantılarımı okusa ne kadar ilgisini çekecekti ki.. 
İşte böyle karmakarışık duygular içerisinde, bir de diğer insanların hamilelik bloglarına baka baka kendimde bir hamilelelik blogu açmaya karar verdim.
Çiçeği burnunda hamilelere biraz olsun yardımcı olursam ne mutlu bana :)
Mutlu okumalar..
Sevgiler;
irem